< Süleyman'In Özdeyişleri 2 >

1 Oğlum, bilgeliğe kulak verip Yürekten akla yönelerek Sözlerimi kabul eder, Buyruklarımı aklında tutarsan,
son: child my if to take: recieve word my and commandment my to treasure with you
2
to/for to listen to/for wisdom ear your to stretch heart your to/for understanding
3 Evet, aklı çağırır, Ona gönülden seslenirsen,
that if: except if: except to/for understanding to call: call out to/for understanding to give: cry out voice your
4 Gümüş ararcasına onu ararsan, Onu ararsan define arar gibi,
if to seek her like/as silver: money and like/as treasure to search her
5 RAB korkusunu anlar Ve Tanrı'yı yakından tanırsın.
then to understand fear LORD and knowledge God to find
6 Çünkü bilgeliğin kaynağı RAB'dir. O'nun ağzından bilgi ve anlayış çıkar.
for LORD to give: give wisdom from lip his knowledge and understanding
7 Doğru kişileri başarıya ulaştırır, Kalkanıdır dürüst yaşayanların.
(to treasure *Q(K)*) to/for upright wisdom shield to/for to go: walk integrity
8 Adil olanların adımlarını korur, Sadık kullarının yolunu gözetir.
to/for to watch way justice and way: journey (pious his *Q(K)*) to keep: guard
9 O zaman anlarsın her iyi yolu, Neyin doğru, haklı ve adil olduğunu.
then to understand righteousness and justice and uprightness all track good
10 Çünkü yüreğin bilgelikle dolacak, Zevk alacaksın bilgiden.
for to come (in): come wisdom in/on/with heart your and knowledge to/for soul your be pleasant
11 Sağgörü sana bekçilik edecek Ve akıl seni koruyacak.
plot to keep: guard upon you understanding to watch you
12 Bunlar seni kötü yoldan, Ahlaksızın sözlerinden kurtaracak.
to/for to rescue you from way: conduct bad: evil from man: anyone to speak: speak perversity
13 Onlar ki karanlık yollarda yürümek için Doğru yoldan ayrılırlar.
[the] to leave: forsake way uprightness to/for to go: walk in/on/with way: conduct darkness
14 Kötülük yapmaktan hoşlanır, Zevk alırlar kötülüğün aşırısından.
[the] glad to/for to make: do bad: evil to rejoice in/on/with perversity bad: evil
15 Yolları dolambaçlı, Yaşayışları çarpıktır.
which way their twisted and be devious in/on/with track their
16 Bilgelik, gençken evlendiği eşini terk eden, Tanrı'nın önünde içtiği andı unutan ahlaksız kadından, Sözleriyle yaltaklanan Vefasız kadından seni kurtaracak.
to/for to rescue you from woman be a stranger from foreign word her to smooth
[the] to leave: forsake tame youth her and [obj] covenant God her to forget
18 O kadının evi insanı ölüme, Yolları ölülere götürür.
for to sink to(wards) death house: home her and to(wards) shade track her
19 Ona gidenlerden hiçbiri geri dönmez, Yaşam yollarına erişmez.
all to come (in): come her not to return: return [emph?] and not to overtake way life
20 Bu nedenle sen iyilerin yolunda yürü, Doğruların izinden git.
because to go: walk in/on/with way: conduct pleasant and way righteous to keep: obey
21 Çünkü ülkede yaşayacak olan doğrulardır, Dürüst kişilerdir orada kalacak olan.
for upright (to dwell *L(bah)*) land: country/planet and unblemished: blameless to remain in/on/with her
22 Kötüler ülkeden sürülecek, Hainler sökülüp atılacak.
and wicked from land: country/planet to cut: eliminate and to act treacherously to pull from her

< Süleyman'In Özdeyişleri 2 >